Basın Açıklaması: Milli Eğitim Bakanlığı 10. Sınıf Tarih Ders Kitabı Neyi Amaçlıyor?

BASINA VE KAMUOYUNA

Milli Eğitim Bakanlığı 10. Sınıf Tarih Ders Kitabı Neyi Amaçlıyor?

Değerli Basın Mensupları,

Bugün burada toplanmamızın amacı, Milli Eğitim Bakanlığı’nın basmış olduğu Tarih Ders Kitabı’nda, içinde nefret söylemi barındıran Süryanilere ve Ermenilere yönelik ayrımcı ve hakaret dolu ifadelere dikkatinizi çekmektir.

Hatırlarsanız, geçtiğimiz yasa döneminde yine konu ile ilgili bir soru önergesi vermiş ve Bakanlığa nefret söylemi içeren ifadelerin bir ders kitabında yer almasının içereceği tehlikeli sonuçlardan haberdar olup olmadıklarını, çocukların zihinsel gelişimini kötü etkileyecek böylesi ifadelerin nasıl oluyor da bir ders kitabında yer alabildiğini sormuştum. Yine geçen yasa döneminde konu ile ilgili basın açıklaması yapmadan önce Milli Eğitim Bakanı Sayın Ömer Dinçer ile bir görüşme yapmış, Sayın Bakan’ın görüşmemizde şahsıma söylediklerini aynen sizlere aktarmıştım. Sayın Bakan, ders kitaplarında ayrımcılığa yönelik ifadelerin olmaması gerektiğini görüşmemiz boyunca defaatle vurgulamış ve bir sonraki ders yılında söz konusu ifadelerin ders kitabından çıkarılacağı sözünü vermişti. Ancak verilen sözün yerine getirilmediğini üzülerek ifade etmek istiyorum.

Saygıdeğer Basın Mensupları;

Dünya üzerinde yaşayan bütün halklar eşittir. Hiç bir halkın başka bir halktan üstünlüğü olamaz. Kendisi dışında diğer halklara hakaret etmek, onları aşağılamak insan hakları ihlalinden başka bir şey değildir. Evrenselliği kabul edilmiş bu ifadeler insanların barış içinde kardeşçe ve eşit bir şekilde yaşaması için vardır.

Orta Öğretim 10. sınıf öğrencileri için hazırlanan ve Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu’nun 04-05-2009 gün ve 67 sayılı kararı ile ders kitabı olarak okutulmaya karar verilen “Ortaöğretim Tarih” ders kitabı, açık ve net bir şekilde insan haklarına aykırı bir dille yazılmıştır. Kitap, içinde nefret söylemini barındıran, Süryanileri ve Ermenileri karalayan düşünceler içermektedir. Bu karalamaların Milli Eğitim Bakanlığı’nın basmış olduğu, okutulması zorunlu bir ders kitabında yer alması ayrıca düşündürücüdür.

Değerli arkadaşlar,

Bu ders kitabının 67. ve 68. sayfalarında Osmanlı Devleti zamanında var olan halkların durumunu anlatan bölümün “Osmanlı Devleti’nde Süryanilerin Durumu” başlıklı adlı kısmında Süryanilerle ilgili kısa bir tarih bilgisi verildikten sonra, Süryanilerin dış güçlerle işbirliği yaparak Osmanlı’ya karşı ayaklandığını, vatan hainliği yaptıklarını iddia eden ifadeler yer almaktadır. 

Süryanileri tıpkı Araplar gibi dağılma döneminde “arkadan vuran isyancılar” olarak gösteren, Cumhuriyet’in ilk yıllarında da “ihanet” etmeye devam ettiğini söyleyen anlayış öğrencilere ne verebilir? Öğrenciler bu metinleri okuyarak bu ülkede yaşayan halkları nasıl sevebilir, onlara nasıl saygı duyabilir? Bu ülkenin eşit haklara sahip vatandaşları oldukları halde Süryaniler karalanmaya, “arkadan vuran hainler” olarak gösterilmeye çalışılmaktadır. Bu ifadelerin Milli Eğitim Bakanlığı’nın bütün liselerde okutulan zorunlu bir tarih kitabında yer alması ülkenin geleceği açısından korkutucu değil midir?

Daha da acıklı olan Süryanilerin “ihanet” e devam ettiklerinin söylenmesidir. Kitap, Süryanilerin hala ihanette içinde olduğunu, Avrupa Devletleri’nin kuklası, piyonu olmaya devam ettiklerini söylemektedir. Günümüzde,  Süryanilerin kendi ekonomik refahları için Avrupa Devletlerinin kuklası konumunda olduğunu söylemek Süryanilere hakarettir. Acılı bir geçmişe sahip Süryaniler için bu tür ifadelerle hakaret etmek, halkların barışına hiçbir katkı sunmaz, barışın ve kardeşliğin hakim olduğu güzel bir gelecek, bu ifadelerle yaratılamaz.

Maalesef, aynı kitabın 215 ve ilerleyen sayfalarında Ermeniler için de benzer sözler kullanılmaktadır. Bu ifadeler halkları ancak birbirine düşman kılabilir. Şöyle düşünelim, bu kitaptaki ifadeleri öğretmeninden dinleyen ve bunları okuyan bir 10. Sınıf öğrencisi Süryaniler ve Ermeniler hakkında ne düşünecektir? Aldığı bu eğitimle düşüncesi kirlenen bir genç kapı komşusu olan bir Süryani ya da Ermeni hakkında ne düşünecektir? Peki, bu ders kitabını okuyan Süryani ya da Ermeni gençlerin bu ülkeyle barışık yaşaması mümkün olacak mıdır? Bu gençlerin içine düşecekleri psikolojik travmadan kim sorumlu olacaktır?

Aslında en büyük kötülük, içinde nefret suçu barındıran ifadelerle eğitim alan çocuklara yapılmaktadır. Kardeşlik ve barışın tesis edilmesi gereken topraklarda çocuk yaştaki beyinlere kin ve nefret tohumları serpilmektedir. Süryanileri, Ermenileri ve diğer halkları düşman ve vatan haini olarak gösteren bu kirli eğitim anlayışından bir an önce vazgeçilmelidir.

Değerli arkadaşlar,

Her ne kadar gündemden düşürülse de, ilerleme raporları artık çöplere atılsa da, Türkiye 1993 yılında Avrupa Konseyi’nin kabul ettiği Kopenhag Kriterleri’ni uygulama yönelik adımlar atma kararı almıştır. Bu Kriterler aday devletlerin AB’ye girmeden önce almaları gereken tedbirleri belirlemektedir. Kopenhag Kriterleri’ne göre, aday ülkelerin; demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan haklarına saygıyı ve azınlık haklarının korunmasını teminat altına almaları beklenmektedir. Avrupa Birliği’ne tam üyeliğin tartışıldığı ve müzakerelerin devam ettiği bir dönemde, özgürlük ve kardeşlik havarisi olduğunu iddia eden Hükümet, bu konuda ne düşünmektedir? Çocukları birbirine düşman olarak büyütecek bu utanç verici ifadelerin çağdaş bir dünya anlayışında yeri var mıdır?

Değerli Basın Mensupları,

Birleşmiş Milletler Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi’nin 26. Maddesinin 2. Fıkrası’nda şöyle denilmektedir:

Eğitim insan kişiliğini tam geliştirmeye ve insan haklarıyla temel özgürlüklere saygıyı güçlendirmeye yönelik olmalıdır. Eğitim, bütün uluslar, ırklar ve dinsel topluluklar arasında anlayış, hoşgörü ve dostluğu özendirmeli ve Birleşmiş Milletlerin barışı koruma yolundaki çalışmalarını geliştirmelidir.”

Aynı şekilde Türkiye’nin taraf olduğu “Uluslar arası Çocuk Hakları Sözleşmesi”nin 29. Maddesi’nin 4. Fıkrası’nda şu ifadeler yer almaktadır:

“Çocuğun, anlayışı, barış, hoşgörü, cinsler arası eşitlik, ister etnik, ister ulusal, ister dini gruplardan, isterse yerli halktan olsun, tüm insanlar arasında dostluk ruhu ile özgür bir toplumda, yaşantıyı, sorumlulukla üstlenecek şekilde hazırlanması”

Yukarıda söz edilen ve Türkiye’nin de taraf olduğu her iki uluslar arası sözleşme de çocuklara ve gençlere verilecek eğitimin neleri amaçlaması gerektiğini son derece net bir şekilde anlatmaktadır. Bu ders kitabında bu amaçların dışına çıkıldığı çok açıktır. Birlikte yaşamanın zeminini ortadan kaldıran çağdışı ifadelerin acilen kitaptan çıkarılması gerekmektedir. Çocuklarımızın beyinlerini kin ve nefret suçuyla dolduran bu “çağdışı” ifadeler, çocuklarımızı barış ve kardeşlikten uzaklaştıracaktır.

Büyük acı ve yıkımlardan geçmiş Süryaniler ve Ermeniler; eşit ve özgür bir hayat sürmek isterken böyle sözler ne anlama gelmektedir? Tarihi gerçeklerin ne olduğu ile ilgili olarak birçok değerli araştırmacının çalışmaları mevcutken Milli Eğitim Bakanlığı’nın bunları görmezlikten gelerek çocukların beyinlerini zehirlercesine yanlış eğitim vermesi kabul edilemez. Nefret suçu işlediği açık olan bu türden ifadelerin ders kitaplarından ve müfredattan bir an önce çıkarılması gerekmektedir.

Değerli Basın Mensupları,

Sayın Başbakan, Müslümanların Masumiyeti filminden sonra gelen tepkiler üzerine Hükümet’in nefret suçuna yönelik olarak harekete geçeceğini, gerekli yasal düzenlemelerin yapılacağını kamuoyuyla paylaşmıştır. O halde soruyorum, kitapta geçen ifadeler nefret söylemi değil midir? Nefret suçu sadece Müslümanlara yönelik olduğunda mı harekete geçilecektir? Acılı bir halkı rencide etmek, onlara yönelik nefret söylemi geliştirmek hangi hukuka sığmaktadır?

Milli Eğitim Bakanı Sayın Ömer Dinçer’in bir önceki görüşmemizde verdiği sözlerin arkasında durması gerekmektedir. Böylesi nefret söylemi içeren ifadelerin ders kitabından çıkarılması her şeyden önce bir yurttaşlık görevidir.  Şunu ifade etmek istiyorum ki katliamlara maruz kalmış Süryaniler son yıllarda yaşadıkları anayurtlarından güvenlik gerekçesiyle Avrupa’ya göç etmek zorunda kaldı. Uğradıkları zulüm yetmezmiş gibi üstüne nefret söylemi içeren ifadelerin ders kitaplarında yer alması Süryanileri üzmektedir. Türkiye’de yaşayan Süryaniler de bu durumdan oldukça endişe duymaktadır.

Bugün konuyla ilgili soru önergesini ve ayrıca nefret söyleminin bir insanlık suçu olması hasebiyle Türkiye’de yaşanan nefret suçlarını araştırmaya ve nefret suçlarını önlemeye ve gerekli tedbirlerin geliştirilmesine yönelik araştırma önergesini de Meclis Başkanlığı’na sunmuş bulunmaktayım.

Sayın Bakan, ilk görüşmemizde 2009 yılında basılmış olan ilgili kitabın kendi bakanlık döneminde basılmadığını, içerikten dolayı kendisinin de rahatsız olduğunu ifade etmiş, bu konuda hakaret içeren ifadelerin müfredattan çıkarılması için harekete geçeğini bana iletmişti. Kitap 2012 yıllında yeniden basıldı fakat hiçbir değişiklik yapılmadı. Sayın Bakanı buradan bir kere daha göreve çağırıyorum. Çocukların ve gençlerin önyargılarla dolu bir dünyada büyümemeleri için Sayın Bakan’ın da üzerine düşen sorumluluğu yerine getireceğine inanıyorum. Yüce Meclis’te görev yapan 550 milletvekiline ayrıca çağrıda bulunuyorum. Nefret söylemi hepimizi ilgilendirmektedir, hepimizin çocuklarını ilgilendiriyor, bu sorun sadece Süryanilerin ve Ermenilerin değil, bütün insanlığın sorunudur. Bu vesileyle ve sözü edilen ifadeler ders kitabından çıkarılana dek konunun takipçisi olacağımızı bir kere daha ifade ediyor, katıldığınız için hepinize teşekkür ediyorum,

Mardin Milletvekili

Erol Dora

Skriv en kommentar

Kategori

Arkiv